BEYKOZ ŞİİRLERİ

BİR KIŞ GÜNÜ BEYKOZ’DA!


İnsanın içini titreten soğuk bir kış gününde
Beykoz’un en ücra sessiz kuytu bir yerinde
Yaslanmış yaşlı bir çınar ağacının dibinde
İçini ısıtan hayaller kuruyor gönlünde
Sevdiğinden haber olmadığı zamanlarda
Boğuluyor çöken sessizliğin dalgalarında
Sıcak bir ilgi ve şefkate ihtiyaç duyduğu anlarda
Sevdiğinden gelecek olan telefon sesinde kulakları
Zamanın her anında..
Erdoğan TÜRKMENLİ

BOYUN EĞMEDİK
Biz Karadeniz’i Beykoz’da kurduk
Yıllarca çakallarla boğuştuk
Dalgalandırdık sancağımız gururla
Ay yıldızlı bayrağımızın yanında
Biz davamıza aşık olduk
Yüreği büyük karagahlar kurduk
Hiçbir zaman boyun eğip,diz çökmedik
Biz ininde ne çakallar boğduk
Hiç kimse sanmasın bu vatan sahipsizdir
Bizim dava arkadaşlarımız her şeyin üstesinden gelir
Savulun ulan soysuz çakallar
Beykozlu Bozkurtlar geliyor
Erdoğan TÜRKMENLİ

SAKIN

Haram yola sapma sakın
Yalan-dolan olmasın yakın
Şeytana yapmalısın akın
Allah dostu aramaya bakın

Bu dünya hep yalan dolu
Gerçek yol Allah’ın yolu
Bırak sen parayı pulu
Var mıdır? Allah’tan Ulu

Ölüm haktır Allah’ın emri
Kul olmak işin önemi
Sevmez yaradan inan bilki
İbadetini keseni

Kalp ile çekmeli zikir
Ne leke kalır ne de kir
Derim Allah’ım benim bir
Muhammed’dir peygamberim

Çoksa günahın tövbeni et
Günahlara çekmeli bir set
Uzak durmaktır marifet
Yüce Allah bizleri affet

Tatlı hoş olsa da hayat
Son model araç, denizde yat
Kuran’dır sana nasihat
Yapacaksın son seyahat!

Önce şahadet getirmek
Namaz-oruç hacca gitmek
Zekatla paylaşmayı bilmek
Tek yüceyi,Allah’ı sevmek

Kanma sakın bu dünyaya
Dalıp gitme hep riyaya
Besmelesiz tutmaz maya
Günahına çek set kaya

Bulmalısın iyi arkadaş
Bilmelisin onu kardaş
Olur sana büyük yoldaş
Yarana olur bandaj!

Kahraman çok! Riya tonla
Geçirme zaman sakın onla
Karşılaşma acı sonla
Allah dostu, dosttur anla

Düz yolda git yana kayma
Kul hakkı yiyeni, sayma
Kuran’dır sana ayna
Harama uçkur soyma

Dert gelince sabretmeli
Sınavdır bana demeli
Her zaman helal yemeli
Allah için tam sevmeli
Alp ERTUNGA-2011

------------------------------------------------------------------------------------------------------------
MAHMUT ŞEVKET PAŞA KÖYÜ

Beykoz’un bir köyüdür Mahmut Şevket Paşası
Arnavutköy’de derlerdi,söylerdi bunu bazısı
Düğünler bir başkaydı köyümün meydanında
Köprünün ötesinde köy kahvesi yanında

Kasabın karşısında çalardı Kasap Havası
Köyümün gençleri,yapardı Kasapbaşı kavgası!
O an unutulurdu derdi,hüznü ve tasası
Işıklar söndürülünce yakılırdı gelin kınası

Ne TV, ne Bilgisayara ne İnternet tıklaması
Geceleri arşınlanır Alibahadır bağlantısı
Yazlar bir başkaydı vardı futbol sevdası
Eserdi köyler arasında heyecan fırtınası

Güneş altında tarlada,çalışır aga ve abuları
Aradan bazen çıkardı çıngıraklı yılanları
Buz gibi sularına dokununca dudaklar
Cennetten bir köşe idi işte o güzel anlar

Traktör sayılıyken at arabası çoktu
Üzerinde kızan ve kızancıklar doluydu
Geldi mi gün batımı görürdük dönenleri
Otlamaktan gelirdi inek,koyun ve keçileri

Çetinkozlardan Osman köyümün simgesiydi
Ağzı sigarasız durmayan Raşide yengemizdi
Ihlamura,kestaneye giderdik ormanına
Korkuyor değil idik rastlamazdık ayıya

Selanik muhaciri anne tarafı bizim
5 dayım var 5 yengem gerisi Allah Kerim
3’ü rahmetli oldu 2’si durur hayatta
Ellerinden öperim her Ramazan, Kurbanda
Talip ERCAN-2011

------------------------------------------------------------------------------------------------------------


DÖN ALLAH’A
Gemiler geçmekte gece yarısı
Kalbimde var benim, ince bir sızı
Kimbilir kimin var, derdi tasası
İyi belle ki yasa, Allah Yasası
 
 
Farkına varmalı Yüce Mevlanın
Şükretmekle geçmeli her gün, her anın
İman dolu yüreklerle dolmalı etrafın
Onlarla ol ki sen kurtulasın
 
 
Kanma bu dünyanın sahte yüzüne
Dikkat kesilmeli Allah sözüne
Bakmalı her insan kendi önüne
Tövbe edip dönmeli işin özüne
 
 
Ömür geçiyor hep Bilgisayarda
Tekdüze yaşantı aynı ayarda
Sanma ki mutlu, olursun ki sanma
Hesap günü melekler geldiği anda
 
 
Beddua edip kin gütme, yaşananlara
Kafayı kaldırıp versen bir ara
Görürsün o zaman kim Ak kim Kara
Hakka dönsen yüzünü kapanır yara


Zaman geçiyor ah vah ederek
Yaş kemale dayanmış vermeden emek
Düşünce ve fikirde on u zikretsek
Yapmalı hesabı ölünceye dek
Tereddütsüz girmeli onun yoluna
Kardeşler vermeli omuz omuza
Güç kudret verir o her kuluna
Yaradan Mevla’nın sığın affına


Gün doğmadan uyanıp kılsan namazı
Ardından etsen bir, dua niyazı
Gidecek günahının çoğu ve azı
Varsa kısmetinde alında yazı


Bismillahla başlarız her an her söze
Kaçmamalı haramın, bir teki göze
Her zaman inmeli sözlerde öze
Olmamalı hayatın, harama meze
 
 
Talip’im Ercan’ım içimde sızı
Kalbim hızlı atıyor düşmüyor hızı
Ne altın isterim ne de yaldızı
Bitmeli kışlarım görmeli yazı
Talip ERCAN

XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

İKİ HECE… BEY…KOZ..


Heyecan hissettik var olduğunda
Yıllarca koşturduk senin yolunda
Ne çileler çektik biz uğurunda
Sonunda kahrolduk düştüğün anda
 
 
 
Pazar yerinde toplanır dururduk
Sadece gönülden sana vurulduk
Rüyalar görüp de hayaller kurduk
En acı gerçeği karşında bulduk
 
 
 
Ercan Talip’im üzüntüm büyük
Kalkmadı sanmayın sırtımdaki yük!
Bükülmez denilen bilek bükük
Bırakmayız asla kalsak da tek tük
Kuruluşun senin bin dokuzyüz sekiz
103 yıllık tarihinle bıraktın bir iz
Vazgeçmeyiz biran bile yolundayız biz
Sarı-siyah renginle alemde tekiz
Kurucunun adı Ahmet Mithad Efendi
Bir zamanlar rakipler Cim bom Fenerdi!
Ne yazık o günler şimdi sona erdi
Çoktur Beykozlumun sıkıntı derdi

Zonguldak,Edirne,Bursa ve Düzce
Kaldı mı ki bizde neşe şen düşünce
Bir Bey vardı,bir de Koz iki hece
Karardı ruhumuz gündüz ve gece
Talip ERCAN

XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

MAZİDEKİ BEYKOZ -1-
Sıcak hem de çok sıcak bir Beykoz Yaz’ı
Oturup düşünmekteyim eski Beykoz’u
Fabrikalar yok olmuş mazide anı
Kaybolmaya başlamış Bey ve Koz’u
Yine dolaşıp yürürdük sahilde 80’li yıllarda
Seneler geçti aradan, değişti ardı ardına
Önce kulüp önünde yüzerdik, sonra Onçeşme suyu içerdik
Şimdilerde arayıp eski dostları bakarım sağıma ve soluma
Her bir köşesi bir başka güzeldi ilçemin
Severdi insanı birbirini Allah için olun emin
Hiç unutmayacaktık birbirimiz aklıma geldi demin
Anne-Baba bile arar mıyız haydi bakim söyleyin
Siyah-Beyaz televizyon vardı, şimdi hepsi de renkli
Selam sabah vermez olduk dil oldu ecnebi!
Yaş kemale erince geçmişe döndük belki
Üçkağıt, yalan dolan insanlar olmuş birer tilki!
Sıcak hem de çok sıcak bir Beykoz Yaz’ı
Ömrümün geçti senesi, gitti çoğu kaldı azı
Demeyin sakın ha! Almış eline çalıyor sazı!
Satırlar dökmeli maziden bazı bazı
Talip ERCAN

XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX

MAZİDEKİ BEYKOZ -3-
Saat sabahın beş buçuğu
Tenha sokakta açıldı bir kapı
Sessizce çıktı, sanki bir kuğu
Yakalanma köpeğe yutarsın hapı


Durakta vardı bir iki kişi
Biri erkek idi diğeri dişi
Gelmişler oraya var ki bir işi
Biri Kadıköy’e bindi diğeri Şişli

Üç fabrika vardı Beykoz’umda
8’de giren çıkardı beş buçukta
Acıkılsa da mutlaka evde o anda
Çoluk çocuk beklerdi sofra başında

Yemek sonralarında turlanırdı sahiller
Çekirdek çitletirdik dolardı eller
Ne güzeldi ah ne güzel günler
Çocuklar şimdi bizlerden dinler

Bakkaldan alırdık Akola’mızı
Ağızda çiğnerdik Melek Sakızı
Yakalayıp mehtapta Yakamozları
Ömür geçti işte,yaptık be yarı

Futbol oynardık Sultaniye Çayırda
Ne toplar çıkardık o an orada
Sekizer’den iki takım oynardık da
Küfür nedir bilmezdik, itiraz hatta

Fakirdik ama herkes kardeşti
Kalk dostum kalk devir değişti
Çağdaşlandık ya! mazi deşildi
Hatıralar gelip de yaramı deşti

Talip Ercan yine maziye daldı
Bir solukta geçmişten Ati’ye baktı
O cılız bedenler her zaman paktı
İki damla yaş gözümden aktı
Talip ERCAN

XXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXXX


Hiç yorum yok: