5 Mayıs 2013 Pazar

BİR ŞENLİKTİR BEYKOZ...ÖZCAN ÜNLÜ

Beykoz Konakları Pazarlama ve Satış Müdürü Leyla Üstel Çağatay, tam 18 aydır bıkmadan usanmadan ve artık gittikçe profesyonel bir dergiye bürünmeye başlayan “Beykoz Konakları”nı çıkarmaya devam ediyor. Bütün bir yıl boyunca Beykoz ve çevresinin kültür, edebiyat ve tarih birikimini gözler önüne sunmaya çalışan derginin yeni sayısı 2000 için özel olarak Beykoz’a ayrılmış. Bu sayıda neler yok ki?...
Beykoz bir şenliktir başlığı altında Beykoz, aslında Boğaziçi’dir temasıyla, yalılar, kayıklar, Göksu Deresi, Anadoluhisarı, Anadolukavağı, Yuşa Tepesi, Polonezköy hatırlatılıyor. Paçası, kaymağı, kalkan balığı, cevizi, memba suları, dalyanları, Beykoz işi olarak anılan cam eşyaları ve her biri sanat eseri değeri taşıyan bastonlarıyla, sadece İstanbul’da değil, bütün Türkiye’de, hatta dünyada farklı bir üne sahiptir burası.
Ya Beykoz tutkunu şair Orhan Veli’ye ne demeli? O’nun bir Beykozlu olduğunu bilmeyen var mı? “Kırk beygir gücündeki yazı makinesi” Ahmet Mithat Efendi şöyle dememiş miydi: “Dünyada İstanbul’u, İstanbul’da Boğaziçi’ni, Boğaziçi’nde Beykoz’u, Beykoz’da da yalımın bulunduğu yeri başka hiçbir yere değişmem!”

POLONEZKÖYLÜ DİVA
Polonezköy doğumlu dünyaca ünlü sopranomuz Leyla Gencer’i de unutmamamız gerek. İlk gençlik dönemi, Beykoz’un 19 köyünden biri olan Polonezköy’de geçen sanatçının yanısıra, 1935 yılında bu köyü ziyaret eden Atatürk de bir anlamda Beykozlu idi. Macar besteci Franz Lizst, yazar Gustave Flaubert, Polonya Cumhurbaşkanı Lech Walesa, Polonyalı şair Adam Mickiewiz’in de Polonezköy’e geldiklerini unutmamalı.
Cemal Süreya mı daha Beykozlu (Beykoz’a gittiğimde kahvelerde birçok kez babamın az ilerdeki masada oturduğunu görürdüm. Çayını içiyor, az sonra kalkıp gidiyordu), Ercüment Uçarı mı (Beykoz’dayım uyanmışım ilk vapura/ Pırıl pırıl balıkların pulları çevre/ Bir yalının o dökük boyası/ Yavaştan bir ud alemine götürür beni)?...
Samipaşazade Sezai, Tanzimat dönemi yazarlarımızdan en ünlüsü. Göksu Mezarlığı’nda çok sevdiği dostu Recaizade Ekrem’in yanında yatıyor. O, Göksu ki, pırıl pırıl suyuyla, bir zamanların güzelliği dillere destan mesire yeri idi. Evliya Çelebi, “ninni söyleyerek çağıldardı” diyor Göksu için. Faruk Nafiz Çamlıbel ise “Gönlüm ne zaman Göksu’da isterse dolaşmak/ Kaplar hemen etrafı hayalimdeki bahçe/ Akşam görünür güller uzaktan bana yaşamak/ Hülyalı söğüt dalları meşlahla ferace, diyor bir şiirinde.

KANLICA’DA OLMAK
İstiklal Marşı şairimiz Mehmed Akif Ersoy, Nigar Hanım, Mehmet Rauf, Neyzen Tevfik ve daha niceleri Beykoz sevdalısı idi; bunu biliyoruz. Peki, Sultan Abdülaziz’in Beykoz’a hayran olduğunu söylersek... Boğaziçi’nin kâgir ve yeni üslupta inşa edilen ilk yapısı sayılan Beykoz Kasrı’nı hatırlayalım isterseniz. Ya da Fransa İmparatoriçesi Eugenie için bu kasırda, manolyalar, çamlar ve ıhlamurlar altında verdiği ziyafeti...
Sembolist şiirin önemli temsilcisi Cenap Şehabettin’e kulak vermeye ne dersiniz?
Bir geceye bir ömür verilir Kanlıca’da/ İstanbul’un sırrına erişilir Kanlıca’da/ Mehtap oynar su ile ışıklar gelir dile/ Geçmiş sevdalar bile dirilir Kanlıca’da...
Fevzi Çakmak’ın, Kurtuluş Savaşı’nın başladığı yıllarda Beykoz’daki bir evden yola çıktığını, sadece Beykoz Gençlik Kulübü’nün değil, Türk futbol tarihinin en önemli kahramanları arasında yer alan Beykozlu Kelle İbrahim’i, Beykoz’u mesken tutan iki bestecimiz Dr. Suphi Ziya Ezgi ve Cevdet Çağla’yı, Türk Sanat Musıkisi’nin değerli sesi Zeki Müren’in de sık sık Beykoz’u ziyaret ettiğini unutmamız gerekiyor.

TARİH VE TABİAT
Ben de, eğitimin bir bölümünü Paşabahçe’de geçirmiş Beykozsever olarak, bu pek hatırlanmayan ve köşede “gibi” duran şirin ilçemizin mutlaka görülmesi gerektiğine inananlardanım. Eğer Beykoz’a giderseniz, Amcazade Yalısı, İsmail Ağa Kahvesi, Ulagay Yalısı, Saip Paşazade Molla Yalısı, On Çeşmeler, Ali Bey Köşkü, Av Köşkü, Abraham Paşa Korusu, Beykoz Fidanlığı, Sultaniye Çayırı’nı mutlaka görmeye çalışın...
Beykoz Konakları’nı da unutmamak gerekiyor. Geçmişten geleceğe, gelenekselden çağdaşa uzanan bir yelpazede farklı ve çok özel bir hayat tarzı sunmaya aday yapılar, unutulan bütün değerleri, tarih ve yemyeşil bir tabiatla kaynaştırarak sunuyor insanlara...
http://www.turkiyegazetesi.com/makaledetay.aspx?ID=37940

Hiç yorum yok: